Otizm doğuştan gelen nörobiyolojik bir rahatsızlıktır. Beyin ve sinir sisteminin işlevsel farklılığından meydana geldiği düşünülmektedir. Çoklu değişkene bağlı gelişimsel bozukluktur.
Otizmin kesin nedeni tam olarak bilinmezken genetik veya genetik olmayan faktörlerin de olduğu gösterilmiştir. Genetik olmayan faktörlerin doğumda meydana gelen komplikasyonlardan, viral enfeksiyonlardan ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı görülmektedir.
Genetik faktörler olarak farklı kromozomlarda birçok gen farklı ölçülerde otizm spektrum bozukluğuna sebebiyet verebilir. Bu genlerdeki mutasyonlar beyin fonksiyonlarında ve hücreler arası iletişimde sıkıntı yaşandığı için meydana gelmektedir.
Yaygın olarak bilinen;
Asperger Sendromu otizm spektrum bozukluğu gibi dil ve zihin gelişiminde gerilemeye neden olmaz. Asperger Sendromu saptanan bireylerde görsel-algısal durumlarda yetersizlik yaşanabilmektedir. Bazılarında da denge sorunu gözlemlenmektedir. Sosyal iletişimde ve bazı konularda takıntılarla karakterize edilir.
Doğumdan 2 yaşına kadar normal gelişimlerini tamamlar fakat bozukluğun başlamasıyla önceden edinilmiş tüm becerileri hızla gerilemeye ve otizm belirtileri meydana gelmeye başlar. Zihinsel olarak da ciddi bir gerileme başlar.
Otizm tedavi sürecine en iyi cevap veren gruptur. İletişimde zorluk, gelişimde bozukluk ya da sosyalleşmede problem gibi belirtilerle cevap verir. Bu belirteçler ilerleyen yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Ama düzenli eğitim ve dil gelişimiyle zamana bağlı olarak normale dönebilir.
Reet sendromu kadınlarda görülen genetik bir otistik spektrum bozukluğudur.
Son yıllarda yapılan dünya genelindeki araştırmalarda genetik olarak otizm spektrum bozukluklarının kalıtsal genlere bağlı olduğu %80 civarında iken çevresel faktörlere bağlı otizmin %20 civarında olduğu yayınlanmıştır (Healthday News (2019). Özellikle Amerika’da her 59 çocuktan birinin otizmden etkilendiği ve genetik sebeplerin varlığı için araştırmaların devam ettiği bilinmektedir.
Otizm teşhisi konulmuş kişilerde yapılan genetik testlerde belirlenen 100 civarı gende mutasyonlar ortaya çıkarsa bunlarda epilepsi, obezite, böbrek fonksiyonları gibi diğer rahatsızlıkların da bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Her bir bireyde özellikle genetik danışmanlık alarak ailenin değerlendirilmesi, öykünün dinlenmesi ve yapılan genetik testler de bize daha geniş bir bakış açısı sunmaktadır.
Otizm ile yapılan çalışmalarda erkeklerde kadınlardan daha çok otistik spektrum bozukluğu tespit edilmiştir. Araştırmacılar erkeklerin neden otizm genine daha yatkın olduklarına baktıklarında X kromozomunda otizm ile ilişkilendirilen mutasyonlarda PTCHD1 geninden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Annede XX babada XY kromozomlarını erkek çocuklarda anneden 1 X’i babadan sadece Y kromozomunu almaktadır. PTCHD1 geninde meydana gelen sorun ile otizm riski yüksek görülebilir. Öte yandan kadınlar bir PTCHD1 geni eksik olduğunda bile her daim ikinci bir X kromozomu bulunduğundan otizmden korunmaktadır.
Otizm tanılı kadınlarda ise otizm tanısı konmuş erkeklere göre yaklaşık 3 kat daha şiddetli genetik değişikliklere uğradığını ve bu durumda kadınlarda daha yüksek semptomların ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Araştırmalar günümüzde hala devam etmektedir.
Otizm belirtileri genellikle 12 aylıkken yani 1 yaş itibariyle görülmeye başlar. Otizm spektrum bozukluğu bebeklikten başlayan ve tüm ömür boyunca devam eden bir rahatsızlıktır. Erkeklerde daha sık görülmektedir.
Otizm erkenden teşhisi konulduğunda uygun rehabilitasyon çok değerlidir. İlk üç yaşına kadar otizm belirtileriyle başlar ve henüz tam olarak tedavi yöntemi yoktur.
Merkezimizde başlıca genetik danışmanlık, sitogenetik, moleküler sitogenetik, moleküler genetik alanlarında hizmet verilmektedir. Merkezimize başvuran hastalarımızın genetik nedenli olduğu düşünülen problemlerine güncel bilgi ve teknoloji kullanılarak yardımcı olunmaktadır.
Kromozom bozuklukları, genetik hastalığın önemli bir kategorisini oluşturur. Sitogenetik testler, kromozomların sayısı ve morfolojisini incelemektedir.
İnsan sağlığının bozulmasına neden olan ve yaşam düzenini değiştiren hastalıklar, moleküler testler aracılığıyla tanı ve tespiti yapılmaktadır.
Moleküler biyoloji ve sitogenetik tekniklerin birlikte kullanımı ile rutin kromozom analizlerinin kapsamını genişleten ve tanı değerini yükselten bir disiplindir.
Kanser tedavisinin başarısını, kanserin erken evrede teşhisi büyük oranda etkilemektedir. Genetik tanı merkezimizde bir çok kanser testi yapılmaktadır.
Genetik analiz ve klinik danışmanlık hizmetlerini, en güncel bilimsel bilgi, tanı ve tedavi yöntemlerini kullanarak, en yüksek teknoloji ve kalite standartlarında, hizmet sunuyoruz.